Ob Gyn
obstetrician gynecologist
High risk pregnancy Infertility Minimally invasive surgery Urogynecology Pelvic reconstruction
Cosmetic surgery
ŞEKER HASTALIĞI
Şeker hastalığı (diyabet) kanda normalden yüksek şeker düzeyleri ile karakterizedir. Bazı kadınlarda şeker yüksekliği gebelik sırasında ilk defa başlar, buna gestasyonel diyabet denir
Eğer gebe kalmadan önce diyabetiniz varsa , gebelik süresince kan şeker düzeyinizi kontrol altında tutabilmeniz daha zor bir hale gelebilir, insülin dozunuzu değiştirmeniz gerekebilir.
Kandaki yüksek şeker düzeyi bebeğin çok irileşmesine neden olabilir, ve bebeklerde sezaryen gerekme riski daha yüksektir. Ayrıca doğum sırasında omuz takılması, doğum travması da iri bebeğe ait risklerdir.
Gebelikten önce diyabetik olan hastalarda bebekte bazı anomalilerin görülme riski de artmaktadır.
Diyabetik gebeliklerde polihidramniosa sık rastlanır.
Anne karnında ani fetal ex (bebek kaybı) meydana gelebilir.
Diabetik gebelerde üriner sistem enfeksiyonu, solunum yolu enfeksiyonları, doğum sonrası puerperal enfeksiyonlar ve yara yeri enfeksiyonu riski artmıştır.
Belirtileri; susuzluk hissi, kilo kaybı, çok fazla yemek yemek, çok fazla miktarda idrar yapmak olabilir.
Tanı için 50 gr. (glukoz) şeker tarama testi 24-28. gebelik haftasında bütün gebelere yapılır. 50 gram glukoz testi değeri 140'dan yüksek çıkanlara 100 gram glukoz tolerans testi yapılır. 100 gram glukoz testinin sonucuna göre diabet tanısı koyulabilir.
Gestasyonel diyabet tedavisi için bazen diyet yeterli olur.
Diyet yeterli olmadığı zaman ise insulin tedavisine geçilir
Diyabetik gebelerde eğer bir anormallik yoksa doğum normal doğum şeklinde ve normal zamanında yaptırılır. İri bebek yada anne kemik yapısının uygunsuzluğu gibi durumlarda sezaryen gerekebilir.
Çoğu kadında bebeğin doğumunu takiben diyabet durumu geçer. Ancak annenin sonraki gebeliklerinde ya da hayatının ileriki dönemlerinde şeker hastalığına yakalanma riski diğer insanlara göre daha fazladır.
MİYOM, MYOM (MYOMA UTERİ)
Gebeliklerin %5 inde rahimde myom vardır. Büyük bir çoğunluğu gebeliği etkilemez, büyük olduklarında sorunlar başlar. Düşüğe, erken gebelik kanamalarına, erken doğum eylemine, plasenta yerleşim anomalilerine, erken membran rüptürüne, plasenta dekolman ve retansiyona neden olabilirler.
Myomların 1/3 ü gebelik esnasında büyür ve bu büyüme ilk 10 haftada en sıktır. Myomu olan hastaların çoğunda gebe kaldıktan sonra doğuma kadar myom boyutlarında bir değişiklik olmaz.
Gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde myomlar büyüyerek vasküler yetmezlik ve sonucunda dejeneratif değişikliklere gidebilir. Klinik olarak bu sıklıkla ağrı ve lokalize hassasiyete neden olur.Yatak istirahati ve ağrı kesiciler hemen daima ağrıyı durdurmada başarılıdır.
Büyük servikal veya istmik myomların varlığında sezaryen gerekebilir.
Sezaryen sırasında myomun yeri ve büyüklüğü uygunsa alınabilir , ancak aşırı kanamaya sebep olabilir o yüzden sezaryen sırasında her zaman myomların alınması tercih edilmez.
YUMURTALIK (OVER) KİSTLERİ
Gebelikte yumurtalık kistlerinin ortalama görülme sıklığı 1/1000 dir.
Gebelikte en sık tespit edilen kistler follikül veya korpus luteum kistleridir.
Bu kistlerin büyük çoğunluğu gebeliğin 12. haftasından önce kaybolur.
Büyüklüğü 6 cm'den fazla olan kistler %60 oranında kalırken,
6 cm'den küçük kistler %90 oranında kendiliğinden kaybolurlar.
Bu tür kistlere gebelikte rastlandığında genellikle 16. haftaya kadar beklenir, kistlerin çoğu kaybolur. 16-18.haftalardan önce ameliyat daha risklidir.
Gebelikte over kistleri en sık ağrıya neden olurlar, bunun dışında yumurtalığın- kistin dönerek boğulması ve kist içine kanama da görülebilir.
Erken gebelikte tespit edilen kistler (6 cm'den küçük) genellikle fonksiyoneldir ve izlenirler. Ancak torsiyon , rüptür , hemoraji gibi durumlar gerçekleşirse acil cerrahi girişim gerektirir.
Kistler 7-8 cm'den büyük, solid, iki taraflı veya 15-18 haftalara kadar kaybolmamışsa ameliyat yapılabilir.
BAŞ AĞRISI
Gebelik sırasında da sık görülen şikayetlerden birisidir. Kadınlarda bu kadar sık görülmesine neden olan faktörler arasında adet dönemlerinde, gebelikte ve doğum sonrasında vücutta oluşan hormonal değişimler önemli rol oynar. Kadınlarda görülen bu baş ağrılarının çoğu migren veya gerilim tipi baş ağrılarıdır.
Migren tipi baş ağrısı genellikle kafanın bir yarısında hissedilen, bulantı-kusma, ışığa karşı hassasiyet eşlik edebilen, belli aralıklarla tekrarlayan zonklayıcı tarzda bir ağrıdır. Gebelik gibi östrojen düzeyinin yükseldiği dönemlerde migren ağrıları artar. Araştırmalarda hastaların çoğu gebelik sırasında migren ağrılarının arttığını belirtirken, az bir kısmı ağrılarının değişmediğini veya azaldığını bildirmiştir. Migren baş ağrıları gebeliğin genellikle ilk aylarında daha sık görülür
Migren tedavi edilse de edilmese de gebeliğin gelişimi veya sonuçlarına olumsuz etkimez.
Migren ağrıları için parasetamol türevi gebeliğe zararı olmayan ağrı kesiciler kullanılır.
Gerilim tipi baş ağrısı , kafanın bütün çevresinde baskı ve gerilme varmışçasına hissedilen bir ağrıdır. Migrene göre daha sık görülür ve ışık - sesten etkilenme, bulantı-kusma gibi durumlar daha az görülür Gebelikten önce olan gerilim tipi baş ağrısının gebelik başladıktan sonra şiddetlenmesi çok beklenen bir durum değildir , tedavide parasetamol türevi ağrı kesiciler kullanılır.
TiROİD HASTALIKLARI
Tiroid bezi boyunun ön tarafında adem elmasının hemen altında, yaklaşık
20 gr.lık bir salgı bezidir.
Salgıladığı tiroid hormonları , T3 ve T4 tüm metabolizmayı etkiler.
İyot elementi tiroid bezi çalışması için son derece gereklidir.Beslenmeyle yetersiz alındığında tiroid hormonlarının salgılanması aksar.
Doğurganlık çağındaki pek çok kadın tiroid bezi problemlerinden sıkça etkilenir.
Hipertiroidi , tiroid bezinin kana çok hormon salgılamasıdır. Bu durumda zayıflama, kalbin hızlı atması , sıcağa tahammülsüzlük, sıcak basmaları, ellerde titreme olur. Gebelik sırasında görülen hipertirodilerin çoğu Graves hastalığına bağlıdır. Erken doğum, ölü doğum, düşük, bebekte gelişme geriliği ve annede kalp yetmezliğine, tansiyon yüksekliğine neden olabilir.
Hipotiroidi ,tiroidin az çalışması durumuna denir. Gebede unutkanlık, halsizlik, deride kuruma, saçlarda dökülme, yorgunluk, uykuya eğilim ortaya çıkabilir. Düşük, bebeğin eşinin erken yerinden ayrılması, bebekte gelişim geriliği, erken doğum, doğum öncesi bebek kaybı ve bebekte sinir sisteminde bozukluk riski artmaktadır.
Gastrit:
Gastrit , mide iç yüzeyindeki mukoza tabakasının inflamasyonudur. Gebeliğin ileri aylarında büyüyen bebeğin mideye baskısıyla şikayetlerde artmalar olur.
Helicobacter pylori bakterisinin mide ülseri ve gastrit oluşmasında önemli rolü vardır.
Mide Ülseri
Gebeliğin ülseri önleyici etkisi olduğu gösterilmiştir. Gebelikte artan progesteron hormonunun midedeki asit salgısını azaltarak bu koruyucu etkiyi sağladığı düşünülmektedir. Aynı şekilde plasentadan salgılanan hitaminaz enziminin de mide asitini azaltma konusunda katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
Tedavide mide asit salgısını azaltıcı ilaçlar, H2 reseptör blokörleri ve proton pompa inhibitörleri kullanılır. Mide ülseri ve gastrit tedavisinde kullanılan asit azaltıcı ilaçların çoğu hamilelik sırasında
da kullanılabilecek ilaçlardır.
Gebelik depresyonu
Anne adaylarının yaklaşık %10'unda görülen bir durumdur.
Gebelik dönemi bir anne adayı için sevinç, heyecan, mutluluk gibi duyguların yanı sıra zaman zaman korku, endişe gibi duyguları da barındıran inişli çıkışlı duygu durumlarına neden olabilen bir dönemdir.Gebelikteki hormonal değişikliklerinde etkisiyle anne adaylarının bir kısmında depresyona kadar varan duygu durum değişiklikleri görülebilmektedir.
Belirtileri; sürekli üzüntü hali, konsantre olamama, anksiyete, aşırı sinirlilik
çok az veya çok uzun süre uyuma,normalde hoşlanılan aktivitelerden artık zevk almama,umutsuzluk, intihar ve ölüm gibi düşüncelere kapılma,değersizlik hissi
sosyaleşmekten kaçınmak, cinsel isteksizlik
Gebelik depresyonu mutlaka tedavi gerektiren bir durumudur.
Tedavi edilmediği taktirde hem anne hem de bebek açısından çeşitli sakıncalar doğurur.
Psikiyatri uzmanı tarafından gerekli tedavi uygulanmalıdır.
KALP HASTALIKLARI
Gebelik birçok sistemde olduğu gibi kardiak sistemde de birçok değisikliğe
yol açar ; kan hacminde, kalp yükünde ve kalp hızında artış.
Günümüzde gelişmeler sonucunda, kalp hastalığı olan birçok kadın sağlıklı ve güvenli bir gebelik geçirebilmektedir.
Kalp hastalığı olan kadınlarda gebelik planlaması yapılırken kardiyolog ve kadın doğum uzmanının ortak görüşleri alınmalıdır .
Kalp hastalığı olan hemen her gebede fiziksel aktivite kısıtlanır.
Gebenin kan düzeyinin belli bir seviyenin üzerinde tutulması önerilir ve kilo alımı kontrol altına alınır. Bütün bu önlemlerle kalbin iş yükü azaltılmaya çalışılır.
Kalp hastalığı olan gebelerde vajinal yolla doğumun daha iyi tolere edildiği görülür.Doğum sonrası erken dönem kalp hastalığı olan hasta açısından çok önemlidir. Kan kaybı en aza indirilmeli, kan basıncı düzenlenmeli ve kalp yetmezliğine yol açacak aşırı sıvı yükünden kaçınılmalıdır.
Doğumdan yaklaşık 4-6 hafta sonra gebeliğe bağlı kalp damar sistemindeki değişiklikler kaybolur.